“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit”

“İletişimde önemli olan söylenmeyeni işitmektir.” Peter Drucker

Bilindiği gibi, Doğu’nun düşünce dünyasındaki anlatım tarzı, sembolik ve dolaylıdır. Batı’da ise bunun tersi bir durum yani düz ve doğrudan bir anlatım tarzı hakimdir. Bu nedenle biz, karşımızdakine doğrudan söylediğimizde rencide ihtimalimiz olan durumlarda, söylemek istediklerimizi dolaylı yoldan, ya bir darbı meselle, ya bir hikaye ile ya bir anekdotla anlatmaya çalışır, deyim yerindeyse karşımızdakini incitmemeye özen göstererek lafı gediğine koyarız. Bu nedenle bu tür bir anlatım tarzı, filozoflardan bilim insanına, işadamından din adamına toplumun her katmanında yaygındır. Yani “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit.”(1)

İnsanlar arasındaki iletişimi çok basit bir biçimde tarif edecek olursak; mesajı gönderen, alıcıya bilgiyi kodlayarak gönderir. Kodlanmış bilgiye mesaj diyoruz. Alıcı kodları çözümleyerek mesajı anlamaya çalışır.

Bir mesajda neler var? Gelin bir mesajı yakından inceleyelim. Her mesajın içinde karmaşık bilgiler vardır. Bu da insanlar arasındaki iletişimi zorlaştırır. Ve her an yanlış anlaşılmalara neden olabilir.

İnsanlar kendilerini anlatabildiklerinde, mesajlar ve ifadeler sadece olgusal bilgiler değil daha da fazlasını içerir. Bir mesajı tam olarak anlayabilmemiz için 4 yönden ele almamız gerekir.

Bir mesaj, farklı bilgi unsurlarına bölünebilir:

  • İçerik yönü (Olgusal): bir mesajda öncelikle içerik vardır
  • Duygu yönü (Kendini bildirme): gönderen kişi hakkında bilgiler
  • İlişki yönü: gönderici ile alıcı arasındaki ilişki hakkında bilgiler
  • Etki/İstek: göndericinin alıcıdan talebi

Alıcı durumdan, kendisinin önemli olarak kabul ettiği yönleri seçebildiğinden, belirli bir mesaja tepki de farklı kişilerde oldukça farklı tepkiler uyandıracaktır. Alıcı göndericiyi ve mesajı kendi bakış açısından yorumlamaya çalışır.

Modelin yararı:

  • Mesajların doğru analizi için
  • İletişim hatalarını ortaya çıkarmak

Aşağıdaki resim şunu vurgulamaktadır:

  • İletişimin açıklığı dört boyutludur.
  • Bir mesaj, içinde aynı zamanda birçok mesajlar da içerir.
  • İletişimin dört yönü temelde birbirine denktir. (Okulda ve çalışma yaşamında olgusal yönün aşırı vurgulanmasının aksine) (2)

kizimsana1

Konuyu bir kaç örnek ile detaylı analiz edebiliriz ;

1-) “Sana beş kez telefon ettim!”

Alıcının bu ifadeyi nasıl anlaması gerekir?

Olgusal içerik nettir: Gönderici alıcıyı beş kez aramıştır.

Bununla birlikte, kendini bildirmenin şekli açık ve net değildir; yani gönderici kendini nasıl görmektedir: Hayal kırıklığına uğramış mı? Kendisinin istekli olduğunu vurgulamak istemiş mi?

Göndericinin, alıcının da açık ve net olmadığını düşündüğü şey: Belki de o duyduğu sitemi kurnazca ifade etmektedir (“Konuyu hiç benimsemedin!”) ya da o, alıcının kendisi için çok önemli olduğunu göstermek istemektedir.

Ve göndericinin bu mesajla elde etmeyi umduğu şey nedir? Belki de alıcıdan, göndericiye telefon etmesi için bir istekte bulunmak?

Böylece “Seni beş defa aradım!” mesajının alıcısının şöyle düşünmesi bekleniyor olabilir: “Herşeyi kelimesi kelimesine anlayabiliyorum, ama o gerçekten bana ne söylemeye çalışıyor?

Birçok durumda alıcılar, kendi fantezi, beklenti ve endişelerinin bolluğu nedeniyle sanki kendilerine alma ve kendi malzemesi ile kendi ruhunu doldurma gibi, bir mesajın belirsiz yanlarını bulup okuma eğilimindedirler.

2-) Örneğin, üniversiteden yeni mezun olmuş bir makine mühendisi, yaşlı bir teknisyenin amiri olarak atanmıştır. Uzun yıllar atölyelerde görev yapmış yaşlı teknisyen, “siz üniversite bitirmiş mühendissiniz, tabii ki benden daha iyi bilirsiniz. Bilmediklerimizi gelip sizden sormak bize düşer.” dediğinde, genç mühendis bu sözü, “Üniversite bitirmiş olmanız benden daha bilgili olduğunuzu göstermez, önemli olan iş deneyimidir. ‘her şeyi ben bilirim’ şeklinde bir tutum içine girmeyin, benim deneyimime önem verin!” biçiminde yorumlamalıdır.(3)

3-) Öğle yemeğine çok yakın vakitte gelen bir müşteriniz size “ Yemekleriniz burada mı pişiyor?” dediğinde aslında “Beni yemeğe davet edin” demek istiyordur.

4-) Randevusuz gelen müşteriye “Randevunuz var mıydı?” dediğimizde “Randevunuz yok” mesajı veririz ya da geç gelen müşteriye “Randevunuz kaçtaydı?” dersek, “Randevunuza geç kaldınız.” mesajını veririz.

5-) Akşam eve gidince kadın eşine “Bugün kuaföre gittim” dediğinde “Saçımın yeni boyasının bana çok yakıştığını söyle” demek istiyor ya da “üç saatim mutfakta geçti” dediğinde “Yemekler çok güzel olmuş, eline sağlık.” Sözlerini duymak istiyordur.

Bu örneklere günlük hayatımızdan, işimizden ve ailemizden bir çoklarını ilave etmek mümkün. Son olarak yakın zamanda gösterimde olan “The imitation Game”de Alan Turing’in ağaç altında kriptoloji kitabını okurken arkadaşına dediği gibi; “İnsanlar birbirleriyle konuşurken ne demek istediklerini asla söylemezler. Başka bir şey söylerler ve senden yalnızca ne demek istediklerini anlaman beklenir.”

Mesajı analiz amaçlı kullanmak bir iletişimi doğru biçimde analiz etmek ve anlamak için mesajın sadece içerik yönünü anlamamız yeterli olmaz. Özellikle de iletişimde sorun çıktığında, gönderici ve alıcı arasında anlaşmazlıklar veya tartışmalar yaşandığı durumlarda, bu daha da önem kazanır. Böyle durumlarda biraz konudan ayrılarak iletişim şekli üzerinde konuşarak uzlaşmaya çalışmakta fayda var. Çoğu zaman göreceksiniz ki içerik yönünde sorun yok, sorun mesajın diğer 3 yönünde. Yani sorunlu olan şey “Ne” değil “Nasıl”. İletişimlerinizde mesajların sadece içerik değil diğer 3 yönünü de duymaya çalışın. Biraz denerseniz duymaya başlayacaksınız. Bu sayede öyle iletişim kurun ki mesajlarınızın her 4 yönünde de tutarlılık olsun. Yani imadan, laf çarptırmaktan kaçının. İnsanın 4 kulağı 4 te dili olduğunu düşünelim. Konuşurken dillerimizden 1 tanesini kullanalım ama dinlerken her dört kulağımızla dinlemeye çalışalım. Her ikisini de çalışarak başarabilirsiniz.

Osman Kaya

Kaynak;

(1) Cevdet Kılıç, Bilgelik Hikayeleri, 2015

(2) Schulz von Thun, Miteinander reden 1, 2008

(3) Doğan Cüceloğlu, İnsan İnsana, 2001

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir