Cahil Cesareti

Malumunuz, son günlerin popüler konularından biri, magazin programlarının birinde yorumculardan birinin Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” adlı kitabındaki kahramanı, pop müzik yıldızı Madonna ile karıştırması olmuştur. Sosyal medyada, gazete ve televizyonlarda olay çok konuşuldu, tartışıldı, tiye alındı. Herkes konu hakkında farklı fikir ve yorumlar beyan etti, ben de konu ile ilgili farklı yaklaşımlarda bulunmak istiyorum.

1.”Kültür Robotu”

Doğan Cüceloğlu “Gerçek Özgürlük” adlı kitabında “Kültür Robotu” adını verdiği bir kavramdan bahseder. Kısaca, “aynı bilgisayar programı gibi, kültür de hiç farkına varılmadan doğumdan itibaren çocuklara yüklenir ve bu yükleme işi ömür boyu devam eder”. Yani bizler Türkiye’de aynı ortamda yetiştiğimiz için aynı kültürlere sahip insanlarız. Ancak belki çok az bir kesim, biraz da ailenin desteği ile iyi bir eğitim almışsa, çok okumuşsa, seyahat etmişse, vb. kültür robotu olmayabilir. Dolayısıyla böyle bir ortamda yetişenler için acaba “Madonna” kelimesi ne çağrıştırır? Bunun için aşağıdaki bu testi yapmak faydalı olabilir.

Madonna kelimesini ilk defa ve kimden öğrendiniz?

a)     Bir Hristiyan arkadaşımdan.

b)     Hristiyanlığa ait bir kitaptan.

c)     Beatles’ın “Lady Madonna” şarkısından.

d)     Şarkıcı Madonna’dan.

e)     Sabahattin Ali’nin romanından

f)      Diğer

Tahminim çoğu kimse pop şarkıcısı Madonna’dan dolayı öğrenmiştir. İşte bu kesim Türkiye şartlarında bir “Kültür Robotu” dur.

2.Dunning – Kruger Sendromu

Bu yaşanan olay bize başka bir şey daha gösterdi : “Cahillik”. Fakat daha da vahim olanı bahsi geçen magazin olayındaki Madonna’ları karıştıran yorumcunun kitabı okuduğunu ısrar etmesidir ve bu olayı daha da alevlendirdi. 2000 yılında David Dunning ve Justin Kruger adlı iki ABD’li psikiyatr bir teori ortaya attılar – hatta bu teori ile Harvard Üniversitesi’nin IG Nobel ödülünü aldılar -. Bu teoriye göre, “Cehalet, gerçek bilgini aksine, bireyin kendine olan güvenin arttırır.” Yani niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliklerini abartma eğilimindedirler. Gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan acizdirler. Yani bu olayda da, yorumcu hatasını kabul edeceği yerde bir de kitabı okuduğunu iddia edince bu sendrom tam anlamıyla yaşanmıştır.

3.”Sokrates’in Savunması

Bizim Cahil Cesareti diye halk arasında kullandığımız ve yukarıda bilimsel örneğini verdiğimiz olay aslında çok yeni değil. MÖ 3. ve 4. yy’larda Yunanistan’da yaşan ünlü düşünür Eflatun, sözleri ve fikirleri nedeniyle yargılanıp idam edilen hocası Sokrates’in savunmasını anlattığı “Sokrates’in Savunması” adlı eserinde de rastlarız. Sokrates, bilgiye önem verir ve sürekli soru sorarak öğrenmeye çalışır ve tartışmalarda cahilce bir tavır takınırdı. Sokrates bir gün bilgisiyle tanınan ve devlet işleri ile uğraşan bir kişi sohbet ediyor, fakat bu kişinin hem kendisine hem etrafına bilgili gibi gözüktüğünü ve bu kişinin bunun farkında olmadığını görür. Oradan ayrılırken şu sonuca varır; “Bu adamdan daha bilgeyim. Doğrusu ikimizin de güzel, iyi bir şey bildiğimiz yok belki; ama o, hiçbir şey bilmezken, bildiğini sanıyor, oysa ben bilmiyorsam, bildiğimi de sanmıyorum. Öyle sanıyorum ki, ben ondan biraz daha bilgeyim, çünkü bilmediğim bir şeyi biliyor diye geçinmiyorum”.

4.Haddini Bilmek

Mevlana’ya sormuşlar; o kadar okursun, o kadar yazarsın, ne bilirsin? Mevlana şu cevabı vermiş;  -Haddimi bilirim.

5.Kitap Sevmez Toplum

Çuvaldızı kendimize batırmak gerekirse toplum olarak ne kadar kitap okuyoruz – ya da çocuklarımız okuyor-. Ancak çocuklarımıza sadece “kitap oku” demekle olmaz, onlar büyükleri taklit eder ve büyüklerden görerek öğrenir. Eğer bir evde büyükler kitap okursa ancak çocuklarda okur. Evimde duvarlarımızın kolon kirişlerden boş kalan yerlerine kendi yaptığım kitaplıklar var. Bazen gelen misafirlerimizden şu soruları çok duyduğum olmuştur, “Bütün bu kitapları okudun mu?”. Kitap okuma konusunda ülkemizin durumunu gösteren birkaç detay ile konuyu toparlayalım.

1)     Ülke olarak ihtiyaç listesi sıralamasında kitapların yeri 235. Sıra

2)     Hangi ülkede “Kitap karın doyurmaz” diye bir uyarı vardır?

3)     Ülkemizde 122 kişiye bir kahvehane düşerken, 50 bin kişiye bir kütüphane düşüyor. (Bu arada geçenlerde bir gazetede Türkiye’nin en iyi 10 kütüphanesi listelenmiş, Taksim’deki benim öğrenci iken çok sık gittiğim Taksim Atatürk Kitaplığı en iyisi seçilmiş. Fakat iki hafta önce kızımla gittiğimiz Beykoz Halk Kütüphanesinin durumu içler acısıydı.)

4)     Çocuklara doğum gününde kitap hediye edilen 180 ülke arasında 140. Sıradayız.

5)     Hangi ülkede kişi başına 7 – 8 kitap düşmekte ve bunların yarısından fazlası ders ya da sınavlara hazırlık kitabıdır.

6.Kifayetsiz Muhteris

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.

TDK Güncel Türkçe Sözlük’ ünde Kifayet kelime anlamı olarak yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme ve bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik; Muhteris ise hırslı olarak tanımlamaktadır.

Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?

1.    Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.

2.    Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.

3.    Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.

4.    ‘Beşer şaşar’ diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer kendisi değil, başkasıdır.

5.    Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.

6.    Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.

7.    İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.

8.    İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.

9.    Talimatlarını Post-it ile, e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.

10.   Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına.

Robot değil de insan olduğumuz, bilmediğimizi bildiğimiz, Michelangelo gibi 80 yaşında “Hala öğreniyorum” diyebileceğimiz, haddimizi bileceğimiz, kifayetli olacağımız, bol okumalı günler dileğiyle.

 Saygı ve sevgilerimle

Osman Kaya

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir